DUYURULAR
PANEL VE MÜNAZARA :TÜRKIYE'DE ÇERKESLERDE DİL VE KİMLİK Tüm Duyurular
01
ŞUB

15 Aralık Cumartesi günü Yıldız Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Murat Demircioğlu Konferans Salonu'nda BALKAR müdürümüz Prof. Dr. Mehmet Hacıslihoğlu'nun moderatörlüğünde, üniversitemiz öğretim üyelerinden Doç. Dr. Setenay Nil Doğan, BALKAR Çerkesçe hocamız Alaattin Bayram ve yüksek lisans öğrencimiz ve aynı zamanda BALKAR eski öğrenci asistanımız Aslıhan Alkanat'ın sunumlarıyla gerçekleşecek olan panelin ardından Uludağ Üniversitesi Kafkasya Bilimsel Araştırmalar Topluluğu (ULUKAF)'ndan gelecek olan öğrenciler ile üniversitemiz öğrencileri arasında bir münazara yapılacaktır.

 

15 Aralık 2018
Türkiye’de Çerkeslerde Dil ve Kimlik
Moderatör: Prof. Dr. Mehmet HACISALİHOĞLU
Panelistler : Doç. Dr. Setenay Nil DOĞAN, Alaattin BAYRAM, Aslıhan ALKANAT

Doç. Dr. Setenay Nil DOĞAN: Türkiye’de Çerkes Diasporasının Oluşumu ve Cumhuriyet Döneminde Gelişimi

Türkiye’de Çerkeslerde siyah veya beyaz bir etnik köken, etnik grup ilişkisi yok, daha renkli bir ilişki söz konusu. Diaspora hakim milliyetçiliğe karşı bir eleştiri olarak görülebilir. Diasporaları küresel aktörler olarak görüyorum.
Çerkes etnisitesine bakıldığında değişik boylara sahip olan bir grup söz konusu. Çerkesler Türkiye’de otokton olmayan bir gruptur. Bu da bir “misafir” söyleminin ortaya çıkmasına neden oluyor. Vatan kaybetmişlik tecrübesi de Çerkeslerin Türkiye’ye eklemlenmesinde önemli. Özellikle 19.yy ve 20.yy’da “bu vatanı da kaybetmeyelim” refleksine neden oluyor bu tecrübe.
Çerkeslerin Türkiye’deki nüfusuyla ilgili veriler yok. Yalnızca 1965 nüfus sayımından bu konuyla ilgili veri alabiliyoruz. Ama sonraki istatistikler veri sağlamıyor. Nüfus konusuna girince siyasete de girilmiş oluyor.
Osmanlı döneminde özellikle 1908- 1920’ler Çerkeslerin örgütlendiği bir dönem. İlk Çerkes okulu, dernekler vs.kuruluyor.
Cumhuriyet Döneminde bir sessizlik var. 1950’de çok partili hayata geçişle dernekçilik faaliyetleri başlıyor. Ama 1960’larda iki grup örgütlenme gelişiyor. Bir grup muhafazakarlar, diğer grup sosyalist akımların etkisinde. Kafkasya’ya ilgi artıyor. Dernekçiler 1960larda yetişiyor. Bunlar Çerkes tarihi kültürü üzerine odaklanıyorlar. Dernekçilerin ve derneklerin yaptıkları çok kıymetlidir. Özellikle Sosyalist gruplar örgütlenmeye çalışıyorlar. Hem Türkiye soluyla hem de dünya sosyalistleriyle ilişki kuruyorlar.
Türk milliyetçiliği Çerkesleri Nasıl Görüyor?
Bir söylem homojenleşmeden bahsederken, diğer söylemde de bir bütünün parçası olarak görülüyor. İkircikli bir durum söz konusu. Dahil etme ve dışlama arasında gidip gelmekte ve bu zamana bağlı olarak değişmektedir.
Bu yalnızca Çerkeslerle ilgili bir durum değil, Türkiye’deki bütün etnik grupları da ilgilendiren bir durum.
Özellikle Kurtuluş Savaşında Çerkeslerin kurucu unsur olarak görülmesi 1990’larda konuşuluyor. Ama bir çok bağlamda hiç Çerkes yokmuş gibi bir durum da olduğu görülüyor. Yok sayılmak da bir çeşit şiddettir. ‘’Sadık etnik grup olma, sadakat’’ iddiası mevcut. Bu da Türkiye’nin etnik gruplara bakışıyla alakalıdır. Ve o sadakatler sürekli sorgulanır. Çerkeslerin de kendilerini bu bağlamda sadık bir halk olarak gördüklerini söyleyebiliriz.
Türkiye’de özellikle Kürt meselesinin de etkisiyle etnik kimlik tartışmaları yaşanıyor. Kürt hareketine bakış ve etkileşim ve kendine yer edinme meselesi söz konusudur.
Türkiye’de kimliği en az araştırılan etnik gruplardan biri Çerkeslerdir diyebiliriz. Bu da kimlikte önemlidir. 
Devlet ve etnik grup arası ilişki ve mücadele konusunda Çerkesler cazip bir etnik grup olarak görülmüyor. Çünkü Çerkesler bulundukları ülkelerde rahatsızlıklarını veya direnişlerini bağırarak ve sloganlarla yapmıyorlar. Onların kendi kültürlerine uygun farklı tepki verme şekilleri var. Bunların incelenmesi gerekiyor.

Aslıhan ALKANAT: Çerkes Gazetesi Jineps’e Göre Çerkes Kimliği

Jineps, düzenli olarak yayınlanan tek Çerkes gazetesi olup 2005 Aralık ayından beri çıkmaktadır. Gazete sol eğilimli bir gazetedir. Bu gazetede nasıl bir Çerkes kimliği tanımı yapılmıştır, bu konu ele alınacaktır.
Yazılar ve yorumlarda biz ve öteki ayrımı mevcuttur. Gazetede Çerkes etnik grubu “Biz” olarak tanımlanırken Türkiye’de uygulanan milli devlet politikaları öteki olarak görülmektedir. Bu bağlamda etnik Çerkeslik ile kültürel Çerkeslik arasında bir ayırım yapılmaktadır. Türk milliyetçiliği ve Çerkes Milliyetçiliği hakkında da değerlendirme vardır. Çerkes milliyetçiliği barışçı Türk milliyetçiliği ise asimilasyonist ve saldırgan olarak tanımlanır.
Gazetede “Biz” kategorisinde Türkiye’deki diğer etnik gruplar da dolaylı olarak dahil edilmektedir. Kürt hareketi gibi Türkiye’deki milli kimlik politikalarına muhalefet eden hareketlerle dayanışma sergilenmektedir. 
Murat Bardakçı’nın bir grup Çerkes tarafından kurulan Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin kuruluşunu ve Çerkeslerin hak taleplerini vefasızlık ve nankörlük olarak niteleyen bir yazısı üzerine Jineps gazetesi Bardakçı’ya karşı şiddetli bir tepki göstermiştir. 
Kimlik konusunda bir de ‘’Anavatana Dönüş’’ söylemi vardır. Gazeteye göre kimliği korumak için Adige sevgisi gerekmekte, bunun için Adige Cumhuriyetinde yaşamak gerekmektedir. Bu bağlamda Suriye Çerkeslerinin Kafkasya’ya dönmek istemesi ve Rusya’nın buna engel olması gazetede eleştiriliyor.
“Adigeyle evlenin” şeklinde mikro milliyetçilik de yapılmaktadır.
Çerkes kimliğinin ötekisi olarak Türk kimliği verilmekte, aynı zamanda Rusya da Çerkes kimliğinin ötekisi olarak sunulmaktadır.
Anadil konusunda daha açık bir görüş hakimdir. Diğer etnik grupların anadilde eğitim talepleri de desteklenmektedir. Evde Çerkesçe konuşmamak eleştirilmektedir.
Özetle Jineps gazetesinde sol bir jargonla romantik bir Çerkes milliyetçiliği yapıldığını ve Türk milliyetçiliğine karşı açık bir tavır alındığını görüyoruz.

Alaattin BAYRAM: Çerkeslerde Dil ve Kültür

Jineps Gazetesinde ‘’Sözcüklerin Dili’’ adlı bir köşede yazıyorum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Dil üzerine çalışıyorum. Dedemin evi bir kültür merkezi gibiydi. 7/24 açık iki odalı misafir odası olan bir evde büyüdüm. Nart Destanları söyleniyordu. Çerkesçe makamıyla söyleniyordu. Misafir odası bir köy meclisi gibiydi. Burada toplantılar, kararlar alınır ve bunlar da uygulanırdı.
Bugüne geldiğimizde durum nasıl?
Kayseri İmam Hatip’ten 1975’te mezunum. O dönemde de anadil konusu ihmal ediliyordu. Kimlik için en başta dil gelir. Entegrasyon başka bir şeydir, asimilasyon başka bir şeydir. Çerkeslerde büyük ölçüde asimilasyon gerçekleşti. Ama bir değişim olacaktır diye düşünüyorum.
Üç şehidi ve iki gazisi olan bir aileden geliyorum. Ama babaannem Türkçeyi doğru konuşamıyordu. Federasyonun sloganı: ‘’Biz bu topraklar için ölürken Türkçe bilmiyorduk, ama şimdi anadilimizi bilmiyoruz’’ sloganı bana aittir. Bir dil ölüyor ve siz de onu görüyorsunuz. Oysa politik çatışmanın nedeni diller değildir. Tersine dillerin olmamasıdır.
Çok zengin ses yapısı olan Çerkesçe buna bağlı olarak zengin bir dil kültürünün izlerini taşır. Çerkesçede 71 ses vardır. Orijinal ve ilksel dillerin özelliklerini taşır. Bu dilin korunması ve öğrenilmesi, bilimsel çalışmalara konu olması büyük önem taşımaktadır.